4-KÖŞE YAZILARI

   
 


 

 

Ana Sayfa

1-BENCE......

2-DEMİREL NE DİYOR?

3-AMAZON YERLİLERİ

4-KÖŞE YAZILARI

5-II. Abdülhamit Han mezarında ağlıyor!

6-MAYIN NEYİN BEDELİ?

7-MESLEK ODALARI NE DİYOR?

İletişim

 


     
 

Bu mayınlar başka mayın...-Hasan PULUR

“TERÖRLE bir yere varılır mı, varılamaz mı, gördünüz!” diye yazmamıza bozulmuş, “Ne demek istiyorsunuz?” diye soruyor. Soracak bir şey yok, görünen köy ortada... Eğer, 25 yıl önce PKK’nın Eruh ve Şemdinli baskınına “Birkaç çapulcu eşkıyanın işi!” diyen Başbakan Özal’ın peşine takılanlar, herkesi uyutmaya kalkışmasalardı, bugün buraya gelmezdik. Nereye mi geldik? Daha da nereye geleceğiz? Hiç merak etmeyin, yakında PKK’nın ateşkes çağrısına, devletlü bakanlarımızdan biri “Üzerinde durulması gereken bir davranış” diyecektir, bekleyin, az sonra! Kandilli teröristinin “İskoç modelini” ilginç ve ciddi bulan bakan yok mu?
* * * GÜNDEMDE mayın sorunu var. Suriye sınırındaki mayınla ne yapacağız? Ya askerleri şehit eden mayınları ne yapacağız? Bunu soran yok! Bu mayınlar oraya nasıl geldi, PKK’ya kim verdi, parası nasıl ödendi? Hiç düşündünüz mü? Herhalde PKK Kandil Dağı’nda mayın üretmiyor, dağda mayın fabrikası yok! Bu mayınların hemen hepsi aziz dostlarımız ve müttefiklerimizin markasını taşıyor. Amerika da var, Rus da var, Alman da var, İtalyan da var. PKK parasını veriyor, alıyor. Peki, aziz ve muhterem dostlarımız, müttefiklerimiz bu mayınların satışını önleyemezler mi? Hem de nasıl... Bugün Almanya’da bir el bombası bulunsa, Kırıkkale çıkışlı, “Made in Turkey” markası taşısa neler olabilir? Yeri göğü üzerimize yıkarlar. Haklıdırlar da, ama biz sesimizi çıkaramayız, PKK’ya mayın satarlar, patlatırlar, bize de “Şehitler ölmez” diye tören düzenlemek kalır.  AKLIMZA hep Hakan Evrensel’in anlattığı mayın hikâyesi gelir. Yabancı dil bilen yedek subay teğmen Cudi Dağı’nın eteğinde takımına eğitim yaptırırken, tabur komutanından emir gelir; onu karargâhta beklemektedir. Teğmen gider, olayı öğrenir, altlarında lüks bir cip olan üç İtalyana askerler geçiş izni vermemişlerdir. Çünkü ileride PKK’nın eline düşüp başlarına dert olacaklardır. Teğmen, biri kadın üç İtalyana gece burada kalmalarını söyler, tabur komutanı onlara yemek verecektir. Sofrada, İtalyanlar terör konusunu açarlar, PKK haklıdır, Türk devleti haksızdır, Avrupa böyle düşünmektedir.  KOMUTAN, nöbetçiye söyler, bir torba getirilir, torbanın içi masaya boşaltılır, envai çeşit mayın çıkar, Rus mayını, Amerikan mayını, Alman mayını, sarı renkli mayın İtalyan mayınıdır, kadın sorar: “Acaba patlar mı? Yedek subay onun anlayacağı bir cevap verir: “Evet, Türk askeri basınca patlar!” TABUR komutanı, “Teğmen, şu söylediklerimi bunlara tercüme et!” der: “İtalya’nın bilmem neresinden gelip, Ortadoğu’nun sıkıntılarını çeken bizlere ders vermeye kalkıyorsunuz. Bir yandan emperyalizm diyorsunuz, bir yandan teröristlere mayın satıyorsunuz. Bizi suçluyor, bataklığa saplandınız, demeye getiriyorsunuz. Bizi bu bataklığa sapladıklarını sananların, kendileri de bu bataklıkta boğulacaklardır.” İtalyanlar süklüm püklüm giderler, geceyi orada geçirip sabah yola çıkacaklardır. ACABA binbaşının söylediği son cümleyi hatırlıyorlar mı? “Ülkeniz bu mayınların hesabını verecektir.” Şimdilik biz şehit veriyoruz, onların bir şey verdikleri yok!



MAYIN-Yılmaz ÖZDİL

Okurlar sipariş veriyor: "Mayın konusunu yaz." * Aslına bakarsanız, pek "üzerinde durulmaması gereken" bir konu bu... Denk gelirseniz bas’mayın! * Ama gene de yazayım... Sat’mayın. Sattır’mayın. * Sus’mayın... İş işten geçtikten sonra ağla’mayın. * Savunma Bakanı diyor ki: "Kıbrıs büyüklüğünde arazi deniyor, değil, abartıyorlar." * Siz Bakan’a bak’mayın... * Sakın ola kan’mayın. Keriz yerine kon’mayın. * Evet, Kıbrıs büyüklüğünde değil. Ama, İstanbullular kıyaslasın: Üsküdar... Kadıköy... Kartal... Maltepe’nin yüzölçümünü topla... Dördünü birden. O büyüklükte. * Uyu’mayın. * Ankaralılar, unut’mayın... Keçiören’den büyük! * İzmirliler, aldan’mayın... Karşıyaka’nın üç misli. Konak artı Buca kadar. * Komple Türkiye’nin 4500’de 1’i kadar bu arazi... 300 milyon dolar verecek, mayınları temizleyecek, sonra da bu araziyi 49 yıllığına tepe tepe kullanacak. * O halde şunu diyebiliriz: Komple Türkiye topraklarının 49 yıllık fiyatı ne eder? 1.3 trilyon dolar... Yıllık kirası kaça geliyor? 27 milyar dolar. * Hiç kafayı yor’mayın... Bastırsın biri 27 milyar doları... Bitsin bu aşkın ıstırabı. * Adamın asabını boz’mayın.



MAYIN TARLASI-Yılmaz ÖZDİL

44 kişi öldürüldü. Köyün adı "Bilge"ydi. * Bir baba, geçenlerde 4 çocuğunu ve eşini vurduktan sonra kendi kafasına sıktı... "Mutlu" sokak. "Ölmez" apartmanında. * Dün, 8 kişi katledildi. "Huzurevleri" mahallesi! * Hollywood dekorlarına benziyor Türkiye... Dışardan bakıyorsun, şahane palas. İçeri giriyorsun ki, aslında kalas. * Başrolde biz... Hepimiz. * Psikiyatr uzmanları bangır bangır bağırıyor, her 4 kişiden 1’i ruh hastası bu ülkede... Ekonominin bu kadar bozuk olmadığı 10 sene önce 7 kişiden 1’iydi... Herkes domuz gribinden korkuyor ama, panik atak salgını var şu anda... Depresyon had safhada, canımız burnumuzda... 15 milyon kişi stres kaynaklı uyku bozukluğu yaşıyor mesela. * Netice? Patlayan patlayana. * Bakın, durumları sabit, ööylece duruyor, kıpırdamıyor, etrafı çitle çevrili, üstüne basmazsan infilak filan etmiyor... Buna rağmen, illa el áleme vereceğim diye, ısıtıp ısıtıp getiriyorlar mayınlı araziyi Meclis’e. * Halbuki, "17 milyon yürüyen mayın" var memlekette... Aramızda dolaşan, trafikte arkamızdan gelen, vapurda yanımızda oturan, belki kapı komşumuz, belki akrabamız, damarına ne zaman basılacağını bilmediğimiz, hareket halinde 17 milyon mayın... Ne zaman getirilecek Meclis gündemine?


BİR ÖNERİ BİR SORU...-Yılmaz ÖZDİL

Devlete 120 bin kişi alınacak... Ne iş yapacaklar? Temizlik. * Parkları temizleyecekler. * Benim önerim şu: "Mayın Yasası" bu vatandaşlarımıza bire bir uygulansın... Parkı temizlesin, o parkı 44 seneliğine ona verelim. * Artık büfe mi kurar, işporta tezgáhı mı açar, organik domates filan mı yetiştirir, orası onun bileceği iş. * Diyeceksiniz ki: "Olur mu öyle şey..." * Kardeşim! Hatay, Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak boyunca, 510 kilometre uzunluğundaki devasa arazinin "temizlik yapana" 44 seneliğine verilmesini aklın kesiyor da... "Temizleyen" vatandaşa o kıç kadar parkı vermeye niye itiraz ediyorsun? * Senin mahallendeki parkın, kendi vatandaşına veremeyeceğin kadar değerli de, sınırdaki arazin, el áleme vereceğin kadar değersiz mi? Değersizse, niye mayın döşedin oralara? İşsizlerin kabahati, parklara mayın döşememek mi? * Şunu da sormak lazım ayrıca... 120 bin kişi alınacak. 7 milyon işsiz var. Hangi 120 bin kişi? * "Çöpçü" yaptığına göre, diploma aramıyorsun... Neye göre seçeceksin? Sınav mı yapacaksın? Torpil mi? * Alt tarafı günlüğü 20 liradan çöpçülük yaptıracağın işsizler, hangi özellikleriyle işe almadığın öbür işsizlerden değerli olacak? AKP levhası gösterip, ak diye okuyanları mı alacaksın? Nedir kriterin?





HAKAN ALBAYRAK-Yeni Şafak

Suriye sınırında yükselen şaibe bulutu

Suriye sınırındaki mayınlı arazinin, mayınlardan temizlenmesi karşılığında, organik tarım için 44 yıllığına yabancı firmalara verilebileceği ihtimali, MHP ve CHP'yi ayağa kaldırdı. Şahsen beni de ayağa kaldırdı. Hatay'dan başlayıp Kilis, Gaziantep, Şanlıurfa, Mardin ve Şırnak'a kadar uzanan, 350 metre eninde ve 510 kilometre uzunluğunda, fevkalade stratejik bir bölgeden bahsediyoruz. Geçtiğimiz yıllarda bu bölgenin 'yap, işlet, devret' formülüyle İsrailli firmalara (veya İsrailli firmaların da içinde bulunduğu konsorsiyumlara) verilmesi gündeme gelmiş, ancak Danıştay, mayın temizleme işiyle organik tarım işinin aynı firmalara verilemeyeceğine hükmederek, ilgili ihaleyi iptal etmişti. Şimdi iktidar partisi, Meclis'ten, Danıştay'ın bu kararını geçersiz kılacak bir yasa geçirmeye çalışıyor. Neden acaba? Mayın temizleme işiyle organik tarım işi, "Dam üstünde saksağan, vur beline kazmayı" misali, birbiriyle tamamen alakasız işler; bu alakasız işleri Türkiye-Suriye sınırına yerleşmek için alakalandıran güçlerin lobi faaliyetleriyle mi karşı karşıyayız? "Efendim, orada 600 bin küsur mayın var; bu mayınları temizlemek çok zor, çok tehlikeli, çok pahalı bir iş; birilerine bu işi yaptırabilmek için 'yap-işlet-devret' formülünü uygulamaktan başka çaremiz yok" denilebilir tabii. Ama o zaman da sorarlar adama: "50 yıl öncesinin teknolojisiyle imal edilen mayınlar Türk Silahlı Kuvvetleri'nin bugün ulaştığı teknolojik olanaklarla nasıl imha edilemez?" Nitekim CHP Grup Başkanvekili Kemal Anadol bu soruyu soruyor. İyi de ediyor. Fakat hükümetten öğreniyoruz ki, Genelkurmay Başkanlığı, mayın temizleme işlerinin NATO İkmal ve Bakım Ajansı'na (NAMSA) verilmesinin uygun olacağı yönünde görüş bildirmiş. İsrail'in HERON teslimatında sorun çıktığı için kendi insansız casus uçağını kendi imkânlarıyla üretmeye karar verdiğini öğrenmekten mutluluk duyduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri'nin kendi mayınlarını başkalarına temizletmeyi uygun görmesi biraz tuhaf kaçsa da, hadi neyse, o iş Türk subaylarının keskin gözetimi altında NAMSA tarafından yapılsın diyelim; stratejik bölgenin yabancı firmalar / ülkeler tarafından kontrol edilmesine imkân tanıyan bir yasal düzenlemeye niçin ihtiyaç duyuluyor? İktidar partisi yetkilileri 'önce hizmet alımı için şartları zorlayacağız, bu mümkün olmazsa yap-işlet-devret formülünü uygulayacağız' diyerek ve ihalenin yerli firmalara da verilebileceğini belirterek komplo teorilerini etkisiz hale getirmeye çalışsalar da, mezkûr yasa tasarısının üzerindeki İsrail gölgesini kaldıramıyorlar… "Türkiye-Suriye sınırında yabancıların şu veya bu şekilde kontrol sahibi olmalarına asla izin vermeyiz; o bereketli topraklar kendi halkımızın istifadesine sunulacak" diye kestirip atsalar ya! Muhalefet, AK Parti'li birçok milletvekilinin de şüpheyle yaklaştığı yasa tasarısı ile ilgili olarak, şu soruları soruyor: "Türkiye sınırlarında 1 milyonu aşkın mayın var; 2014'e kadar bütün mayınların temizlenmesini öngören Ottawa Sözleşmesi gereği, tarıma açılamayan yerlerdeki mayınlar nasıl temizlenecek?" "Neden gerekli teçhizat alınarak Genelkurmay Başkanlığı'nca temizlik yapılmıyor ve araziler TİGEM aracılığıyla halkın kullanımına sunulmuyor?" "Ortada maliyet yok. 50 milyon dolardan başlayıp 1.6 milyar dolara kadar çıkan hesapta gerçek maliyet ne? Neye dayanarak 44 yıllığına tahsis yapılacak?" "Arazinin Suriye tarafında 560 kuyudan günde 500 bin varil petrol çıkarılıyor. Üst kullanım hakkını alan firma petrol aramaya izin verecek mi?" "Arazinin mayınlardan temizlendiğini kim onaylayacak? Üçüncü şahıslarla ilgili can kaybı olursa bedelini kim ödeyecek?" Bu yasa tasarısını hazırlayanların kesinlikle kötü niyetli olduğunu iddia edecek değilim; ama kamu vicdanını rahatlatmak konusunda hiç başarılı olmadıkları, hatta bu yönde doğru dürüst çaba göstermeye bile tenezzül etmedikleri kesin. Şüpheleri besleyen tuhaf bir 'ketumluk' sergiliyorlar. Muhalefetin yukarıda mezkûr sorularını bir an evvel cevaplamazlarsa, şaibe bulutu iyice büyür



Mehmet Ali Birand-POSTA

Devlet, 10 yıldır nerelerdeydi acaba?

Herkeste bir telaştır gidiyor. 2014’e kadar Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi gerekiyor. Adeta saate karşı bir yarış var. Bundan dolayı NATO’dan yardım alınamıyor ve yabancı bir şirkete bedava işletme hakkı verilip , karşılığında, 1 milyar dolara yakın bir maliyetten kurtulmaya çalışılıyor. Bunca kavganın tek nedeni var. O da geçikmeden kaynaklanıyor. Zamanında harekete geçilseydi, hiç bunlar yaşanmayacaktı. Tipik bir Türkiye olayı yaşıyoruz. Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesiyle ilgili olarak yaşanan tartışmalar, tam anlamıyla bir komedi. Nedenini anlatayım… Biliyorsunuz, 1958-59 döneminde, Suriye’den Türkiye’ye yönelik kaçakçılığı önleyebilmek için, sınır boyunca, yaklaşık 250 bin dönüm araziye 650-700 bin civarında mayın döşenmiş. Türkiye, şimdi bu mayınlardan kurtulmak istiyor. Ancak mayın temizlemek teknik bir iş. Herkes yapamıyor. Elinizde haritası olsa dahi, zaman içinde oynamalar oluyor ve işin içinden ancak özel deneyimli şirketler çıkabiliyor. Özel şirketlerin maliyeti yüksek. Yaklaşık 800-900 milyon dolar civarında bir fatura ödemek gerekiyor. Türkiye işi önce Türk Silahlı Kuvvetlerine devretmiş, ancak onlar işin altından çıkamayacaklarını anlayınca, NATO’nun bu konudaki uzman kuruluşu NAMSA’ya topu attılar. Doğrusu da buydu. NAMSA, hem düşük maliyetli çalışan, hem de işin ehli olan bir kuruluş. Ancak gelin görün ki, NAMSA bu işi 5 yılda bitiremeyeceğini belirtip çekildi. Nedeni de, imzalanan anlaşmaya göre, mayınların 2014’te tamamen kaldırılmış olması gerekiyor. Durum böyle olunca da, hükümet özel bir şirkete faturayı ödetmeyi, karşılığında da 44 yıllık “tarımcılık yapılması koşuluyla” işletme hakkını vermeyi planlamış. Tabii bunun üzerine kıyametler koptu. 250 bin dönümlük mümbit arazi, bölgede herkesin ağzını sulandırmaya yetti. Üstelik, bu işi yapabilecek şirket sayısı da fazla değil. İsrail’liler var. Kanada’lılar var. Tabii hemen komplo teorisi üreticileri harekete geçti ve topraklarımızın Yahudilere peşkeş çekilmesinden tutun da, o topraklarda yeni bir Gazze yaratılacağına kadar, inanılmaz senaryolar yazıldı. T.C Devletinin bu durumlara sırf unutkanlıktan geldiği kimsenin dikkatini çekmedi. Baksanıza, sözü edilen Ottowa anlaşması 1999 yılında imzalandı. Mayınların 2014’e kadar temizlenmesi anlaşmanın koşuluydu. Türkiye bu anlaşmayı 2003 yılına kadar bekletti. Raflarda unuttu ve hiç ilgilenmedi. 2003’te TBMM’den geçti ve yine bugüne kadar üzerinde hiçbir çalışma yapılmadı. Ne zaman ki 2014’e sadece beş yıl kaldığı birinin aklına geldi, o zaman telaşlanıldı. O zaman da işte bu hale düşüldü. Gelin de halimize ağlamayın.



Fehmi KORU

Atı doğru yere bağlamak…

Türkiye mayınlardan kurtulmaya çalışırken iktidar partisi kendisini mayınlı araziye düşürdü. Yasalaştırılmaya çalışılan tasarı aynen geçerse siyaset alanında patlamaya hazır mayınların etkisi dünyanın dört bir tarafında hissedilebilir. Yarım yüzyıldır Suriye sınırında gömülü mayınların patlamasından endişe eden iktidar, şu sıralarda dikkatini daha fazla siyaset alanında patlayabilecek mayınlara verse iyi olacak... Mayınlarla ilgili düzenlemeyi Meclis'ten Komisyon'a geri çektiğini sanıyorduk iktidarın, hayır öyle değilmiş; önümüzdeki hafta başında aynı haliyle yeniden Meclis'te görüşülecekmiş... İktidarın tek vaat ettiği, arada muhalefetin 'haklı' gibi görünen görüşlerini dinlemek... Yaratılacak hay-huydan istifade ile var olan metnin zorlaya zorlaya Meclis'ten geçirilmesi hedefleniyor, bu besbelli... Elbette iktidardır ve bunu yapabilecek çoğunluğu vardır. Ancak çoğunluğuna güvenerek ve çoğunluğu oluşturan bireylerin iradelerini hiçe sayarak yapılacak bir zorlamanın ciddi sonuçları da olabilir. Politikacıların iradelerini hiçe sayan bir davranış politik bir davranış tarzı değildir çünkü... Ak Parti yönetimi, hükümet ve Başbakan Tayyip Erdoğan, 'mayın' konusunda, atı arabanın arkasına koştuklarını artık görmeli... Meclis'in gündeminde olan ve iktidar partisinin zorladığı metin neyi öngörüyor: 50 yıl öncesinde Suriye sınırına gömülmüş olan mayınların kaldırılmasını ve temizlenen toprakların tarım arazisi haline getirilmesini... Bunun için tek bir ihale açılacak ve üstlenen şirket mayınları temizledikten sonra elde edilecek tarım arazisini 44 yıla kadar bir süre için kullanabilecek... Bu, atı arabanın arkasına bağlama yöntemidir. Ters bir yöntemdir. Terslik şurada: İhaleye katılacak mayın temizleme konusunda uzman 'yabancı' şirketlerin hiçbiri tarımla ilgili değil; işi üstlendikten sonra toprakları ya başka birilerine kiralayacak, ya da kendileri kullanacaksa bu işi en başından öğrenmek zorunda kalacaklar... Mayın temizleme işiyle tarımcılık yapma işi illâ tek bir şirkete ihale edilsin isteniyorsa, ihaleye mayın temizlemede uzman şirketler değil tarım alanı işletmecileri katılabilmeli... İhaleyi kazanan tarımda uzman şirketler, kullanacakları toprakların en verimli halde ellerine geçmesi için gereken titizliği gösterecekler ve mayın temizleme işini teslim edecekleri şirketleri bu gözle seçeceklerdir... Atı arabanın önüne bağladığınızda açılacak ihale sürecine eskisi kadar itiraz olmayacaktır. En doğrusu ise, Ak Parti milletvekillerinin çoğunun da katıldığını bildiğimiz iki süreci birbirinden ayırma yöntemidir. Mayınları temizlemek için açılacak ihaleyi alan şirket işini tamamladıktan sonra elde edilen arazi o zamanın şartlarına göre değerlendirilebilir. Arazi topluca tek bir şirkete tahsis edilebildiği veya birkaç parçaya bölünerek şirketler arasında paylaştırılabildiği gibi, topraksız köylüye de verilebilir. Birbiriyle hiç ilgisi bulunmayan iki farklı işin tek bir şirkete verilmek istenmesi, ihaleyle bile yapılacak olsa, akılları karıştırır. Tıpkı bugün olduğu gibi... İki ülke arasındaki mayınlı araziden söz ediyoruz. Mayınlar kalktığında olağanüstü verimli olabilecek bakir toprakların tarıma açılması herkesin gözünün bu konuya yoğunlaşmasına sebep oluyor. Kafa karışıklığının en önemli sebebi de böyle bir toprağa bir üçüncü devletin özel ilgi gösterdiği iddiası; savunma sanayii alanında uzman bu kadar şirketimiz varken neden başka ülkelere gerdan kıralım ki? Tasarı Komisyon'a çekilmeli ve kamuoyunun hassasiyet gösterdiği konular göz önünde tutularak gerekli değişiklikler sağlandıktan sonra yeniden Genel Kurul'a getirilmelidir.



Mayın kavgası-SIRRI YÜKSEL CEBECİ

MAYIN temizleme işinde bir bit yeniği var. Bit yeniği olmasa, AKP, tasarıyı yıldırım hızıyla Meclis’ten geçirir ve kanunlaştırırdı. Demek ki, muhalefet milletvekilleri gibi kimi AKP milletvekillerinin de kafası karışık. Sayın Başbakan, basına kapalı grup toplantısı yaptığı halde, o milletvekillerini ikna etmekte zorlanıyor. Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak’ın açıklamaları da büsbütün kafa karıştırdı. “Halen TSK’da mevcudu bulunmayan modern mayın temizleme teçhizatına ve özel eğitilmiş uzman personele ihtiyaç vardır” diyen Sayın Gürak, “Mayın temizlemenin bedeli ödenmek kaydıyla hizmet alım yöntemiyle yapılması ve bu kapsamda uluslararası deneyime sahip NATO İkmal ve Bakım Teşkilatı (NAMSA)’nın öncelikli olarak dikkate alınmasının uygun hareket tarzı olarak düşünüldüğünü” ve bu görüşlerinin zamanında ilgili mercilere gönderildiğini açıkladı. Hükümet ne yapıyor? “Para yok” gerekçesiyle, mayın temizleme işini, mayından temizlenecek arazilerin 44 yıl bedelsiz kullanılması karşılığında ihaleye çıkarıyor. İhaleye katılacak 14 özel şirket arasında bir İsrail şirketi de varmış. Muhalefet, ihalenin o İsrail şirketine verileceğini iddia ediyor ve kıyamet de bu iddiadan kopuyor. “Başbakan’a uçak almak için 60 milyon doları bulabilen Türkiye, mayın temizletmek için 50 milyon bulamıyor mu?” diye soruluyor haklı olarak. Mayınlı bölgede toprağın altında ne olduğunu bilmiyoruz. Petrol mu, altın mı, tarihi eserler mi? Davos’ta İsrail Cumhurbaşkanı’na “Van minut” diye meydan okuyacaksın, sonra mayınları temizleme işini İsrail şirketine verip, Suriye ile aramızdaki sınır bölgesine Yahudileri yerleştireceksin. Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu!.. “Mayınlı arazinin temizlenmesi konusunda bilgi ve malzemeden yoksun”muşuz. Böyle diyor Maliye Bakanı. Vah Türkiye’m, vah!... Sen uzaya uydu gönder, ama çoğu etkisini ve işlevini kaybetmiş mayınları temizleyecek bilgi ve malzemeye sahip olma... * İSRAİL firmaları, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesi ile neden bu kadar çok ilgileniyor? Suriye ile ilişkilerin düzeldiği bir dönemde o bölgeye getirip Yahudileri sokmak ne derece doğru olur? Bu sakıncaları hatırlatan Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Suriye sınırındaki mayınların temizlenmesine ilişkin yasa tasarısının Türkiye’nin en stratejik ve ekonomik yönden değerli bir bölgesinde sakıncalı durumlara yol açabileceğini belirterek, “Bunlar düzeltilmezlerse mayın hükümetin elinde patlar” diyor. Kurtulmuş’un önerisi şu: “Mayın temizlenmesi ve tarımsal alanın açılması konularında iki ayrı ihale düzenlensin.” * YAHUDİLERİN Güneydoğu Anadolu ve özellikle GAP bölgesiyle yakından ilgilendikleri ve orada çok miktarda arazi aldıklarını biliyoruz. Şimdi de Suriye sınırındaki bereketli topraklara ve o toprakların altındaki zengin kaynaklara mı göz diktiler? Gerçi Sayın Başbakan “Yok öyle bir şey” diyor ama, belli mi olur...

 
 

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol